15 Temmuz 2017 Cumartesi

40-İNŞAALLAH

40-İNŞAALLAH

Yüce Rabbimiz Kehf Sûresinin 23-24’üncü ayetlerinde:
وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَدًا (23) إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ وَاذْكُرْ رَبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَنْ يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا (24)
“Hiçbir konuda «ben bunu mutlaka yarın yapacağım» deme; ancak Allah dilerse yapacağım, de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve de ki; umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın doğruya eriştirir.” buyurmuştur.
Ayetin İniş Sebebi
Kureyş Peygamber Efendimize ruh, Ashab-ı Kehf ve Zülkarneyn hakkında sormuşlar, Peygamber Efendimiz de: “Bana yarın gelin, size bu sorduklarınızı bildireyim” demiş. Fakat İnşaallah dedmemiş. Bu sebeple Efendimize günlerce (bir rivayete göre 15 gün) vahiy gelmemiş, bu durum kendisini çok üzmüş, bunun üzerine yukarıdaki ayet-i kerimeler inmiştir. (Bk. Begavî, Kurtubi, İbn Kesir, Şevkânî Tefsirleri.)
Yüce Rabbimiz bu ayet-i kerimelerde Peygamber Efendimize ve onun şahsında bütün insanlığa konuşma adabı öğretiyor.
Biz hayatımızın her safhasında kendimizde bir varlık ve güç görüp konuşurken “Yarın şöyle yapacağım, ertesi gün böyle yapacağım… ” dememeliyiz, “Allah izin verirse, inşaallah, Allah kısmet ederse” gibi ifadeler kullanmalıyız
Çünkü Allah dilemez ve izin vermezse biz hiçbir şey yapamayız. Bizim dilediğimiz şeyleri yapmamız ve gerçekleştirmemiz Allah’ın dilemesine bağlıdır. Onun için ayet-i kerimede:
وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ
“Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz.” (İnsan, 76/30).buyrulmuştur. Yani Allah’ın dilemesi ve izni olmadan bizim bir şey yapmamız şöyle dursun, dileyemeyiz bile. Zira bize dileme duygusunu veren de, yapma gücünü veren de Allah’tır.
Hem “yarın şu işi yapacağım” diyen kimse;
Yarına çıkmadan ölebilir, kimsenin yarın yaşayacağı hususunda garantisi yoktur.
Yahut her hangi bir sebepten dolayı o işi yapamayabilir, bu durumda yalancı konumuna düşebilir. Yalancılık ise çok çirkin bir şeydir.
Konuyu İsmail Hakkı Bursevi Hazretlerinin “Rûhu’l-Beyân” isimli tefsirinde anlattığı latif bir hikâye ile noktalamak istiyoruz:
Yolculuk yapmakta olan birine:
“- Nereye gidiyorsun?” diye sorarlar. Adam:
“- Eşek almak için Künâse’ye gidiyorum” der. (Künâse Kûfe’de bir yer ismi).Ona:
“- İnşaallah de” derler. Adam:
“- Canım niye inşallah diyeyim, işte paralar cebimde, merkep de Künase’de gidip alıp geleceğim” der.
Fakat Künâse’ye varmadan parası çalınır, istediğini alamadan geri döner. Dönüşte yine biri ona:
“- Nereden geliyorsun?” diye sorar. Bu defa artık dersini almış olan adam:
“- İnşallah Künâse’den geliyorum, inşallah param çalındı” diye cevap verir.

Eee… ne demişler, bir musibet bin nasihatten yeğdir. Adam artık inşaallah demesini öğrenmiştir, inşallah inşaallahı nerede kullanacağını da öğrenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder