29 Temmuz 2017 Cumartesi

64-AMELSİZ İLİM MEYVESİZ AĞAÇ GİBİDİR


64-AMELSİZ İLİM MEYVESİZ AĞAÇ GİBİDİR

 

Hikemi tür beyitleriyle meşhur olan ünlü Divan Şairi Maraşlı SünbülzadeVehbî¸ bir beytinde ilmiyle âmil olanların hem bu dünyâda hem de âhirette ebedi kurtuluşa ereceklerini gayet vecîz bir şekilde şöyle belirtmiştir:

Bir imiş ilm ü amel harfine eyle dikkat

İlmileâmil olan bula dü-âlemde felâh.

Beyitte sözü edilen ilim ve amel kelimelerinin her ikisi de ‘ayın- lam- mim” harflerinden oluşmakta olup ebcet hesabıyla her iki kelimenin değeri de aynıdır. Buna göre ilim ameli yani bildiklerini yaşamayı, hayatına uygulamayı gerektirdiği gibi ilimsiz amel de olmaz. Şair ‘Bir imiş ilm ü amel harfine eyle dikkat’ derken buna işaret etmektedir. ‘Dü âlem’ iki dünya, yani dünya ve ahret; ‘felah’ da korktuğundan emin olup umduğuna nail olmak, dünya ve ahrette ebedi kurtuluşa, saadet ve selamete ermek demektir ki beyitte ifade edildiğine göre bu da ancak insanın ilmiyle amel etmesiyle olur.

İslam’da değerli olan mücerret ilim/ soyut bilgi değil, uygulanan, yaşanan, hayatın içinde olan ilimdir. Bunun içindir ki İslam dininde âlim denilince, mücerret bilgi sahibi olan kimse kastedilmez, ilmiyle amil olan, bildiklerini yaşayan, bilgi ve yaşayışı ile topluma örnek olan kimse kastedilir.

Sahabe-i kiram içerisinde Kur’an-ı Kerim’i güzel okuması, tefsir ve fıkıh bilgisiyle temayüz etmiş olan Abdullah b. Mesud (r.a.) ilmi:

قال ابن مسعود : لَيْسَ الْعِلْمُ بِكَثْرَةِ الرِّوَايَةِ ؛ وَإِنَّمَا هُوَ خَشْيَةُ اللَّهِ تَعَالَى

“İlim çok şey bilip rivayet etmek değil, asıl ilim haşyetüllah/ Allah’tan korkmaktır.” şeklinde tarif etmiştir. (İbnü’l-arabî, Ahkâmü’l-Kur’an, II, 262)

عِلْمٌ بِلَا عَمَلٍ كَشَجَرَةٍ بِلَا ثَمَرَةٍ

Abdullah bin el-Mu’tez : “Amelsiz/eylemsiz ilim meyvesiz ağaç gibidir.” demiştir. (Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., s. 37)

Lokman’ın oğluna tavsiyeleri arasında şu ifadelerini de görmekteyiz:

قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ: يَا بُنَيَّ لَا تَتَعَلَّمْ مَا لَا تَعْلَمُ حَتَّى تَعْمَلَ بِمَا تَعْلَمُ

“Ey oğlum, evvela daha önceden öğrendiklerinle amel edene kadar, bilmediğini öğrenme.”[1]

Tâbiînin önde gelen âlimlerinden olup, Emevî Halifesi Ömer b. Abdülazîz’in emriyle hadis-i şerifleri resmen tedvin eden Zührî:

قال الزُّهْرِيُّ، : لَا يُوثَقُ لِلنَّاسِ عَمَلُ عَامِلٍ لَا يَعْلَمُ، وَلَا يُرْضَى بِقَوْلِ عَالِمٍ لَا يَعْمَلُ

“İnsanlar, ilmi olmayan kimsenin ameline güvenmezler, ameli olmayan âlimin de sözüne de itibar etmezler.”

İlim şehrinin kapısı Hz. Ali efendimiz de âlimden bahsederken:  جَمالُ العالِمِ عَمَلُهُ بِعِلْمِهِ  “âlimin güzelliği ilmiyle amel etmesidir.” diyerek âlimi üstün ve güzel yapan değerin ilmiyle amel etmek olduğunu belirtmiştir.

Konumuzu Hz Ali (r.a.)’ın:

  ما عَلِمَ مَنْ لَمْ  يَعْمَلْ بِعِلْمِهِ

İlmi ile amel etmeyen âlim değildir” sözü ile noktalayalım.

 



[1]  Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., s. 56

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder