64-AMELSİZ İLİM MEYVESİZ AĞAÇ GİBİDİR
Hikemi
tür beyitleriyle meşhur olan ünlü Divan Şairi Maraşlı SünbülzadeVehbî¸ bir beytinde ilmiyle âmil
olanların hem bu dünyâda hem de âhirette ebedi kurtuluşa ereceklerini gayet
vecîz bir şekilde şöyle belirtmiştir:
Bir imiş ilm ü amel harfine eyle dikkat
İlmileâmil olan bula dü-âlemde felâh.
Beyitte sözü edilen ilim ve amel
kelimelerinin her ikisi de ‘ayın- lam- mim” harflerinden oluşmakta olup ebcet
hesabıyla her iki kelimenin değeri de aynıdır. Buna göre ilim ameli yani
bildiklerini yaşamayı, hayatına uygulamayı gerektirdiği gibi ilimsiz amel de
olmaz. Şair ‘Bir imiş ilm ü amel harfine eyle dikkat’ derken buna işaret
etmektedir. ‘Dü âlem’ iki dünya, yani dünya ve ahret; ‘felah’ da korktuğundan
emin olup umduğuna nail olmak, dünya ve ahrette ebedi kurtuluşa, saadet ve
selamete ermek demektir ki beyitte ifade edildiğine göre bu da ancak insanın
ilmiyle amel etmesiyle olur.
İslam’da değerli olan
mücerret ilim/ soyut bilgi değil, uygulanan, yaşanan, hayatın içinde olan ilimdir.
Bunun içindir ki İslam dininde âlim denilince, mücerret bilgi sahibi olan kimse
kastedilmez, ilmiyle amil olan, bildiklerini yaşayan, bilgi ve yaşayışı ile
topluma örnek olan kimse kastedilir.
Sahabe-i kiram içerisinde
Kur’an-ı Kerim’i güzel okuması, tefsir ve fıkıh bilgisiyle temayüz etmiş olan
Abdullah b. Mesud (r.a.) ilmi:
قال ابن مسعود : لَيْسَ الْعِلْمُ بِكَثْرَةِ الرِّوَايَةِ ؛ وَإِنَّمَا هُوَ خَشْيَةُ
اللَّهِ تَعَالَى
“İlim çok şey bilip rivayet etmek değil, asıl ilim
haşyetüllah/ Allah’tan korkmaktır.” şeklinde tarif etmiştir. (İbnü’l-arabî,
Ahkâmü’l-Kur’an, II, 262)
عِلْمٌ
بِلَا عَمَلٍ كَشَجَرَةٍ بِلَا ثَمَرَةٍ
Abdullah bin
el-Mu’tez : “Amelsiz/eylemsiz ilim meyvesiz ağaç gibidir.” demiştir. (Hatîb
el-Bağdâdî, a.g.e., s. 37)
Lokman’ın oğluna tavsiyeleri
arasında şu ifadelerini de görmekteyiz:
قَالَ
لُقْمَانُ لِابْنِهِ: يَا بُنَيَّ لَا
تَتَعَلَّمْ مَا لَا تَعْلَمُ حَتَّى تَعْمَلَ بِمَا تَعْلَمُ
“Ey oğlum, evvela
daha önceden öğrendiklerinle amel edene kadar, bilmediğini öğrenme.”[1]
Tâbiînin önde gelen âlimlerinden olup, Emevî Halifesi
Ömer b. Abdülazîz’in emriyle hadis-i şerifleri resmen tedvin eden Zührî:
قال الزُّهْرِيُّ،
: لَا يُوثَقُ لِلنَّاسِ عَمَلُ عَامِلٍ لَا يَعْلَمُ، وَلَا يُرْضَى بِقَوْلِ عَالِمٍ
لَا يَعْمَلُ
“İnsanlar, ilmi olmayan kimsenin ameline
güvenmezler, ameli olmayan âlimin de sözüne de itibar etmezler.”
İlim şehrinin kapısı Hz. Ali efendimiz de âlimden
bahsederken: جَمالُ العالِمِ
عَمَلُهُ بِعِلْمِهِ “âlimin güzelliği ilmiyle amel etmesidir.”
diyerek âlimi üstün ve güzel yapan değerin ilmiyle amel etmek olduğunu
belirtmiştir.
Konumuzu Hz Ali (r.a.)’ın:
ما عَلِمَ مَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِعِلْمِهِ
İlmi ile amel etmeyen âlim değildir” sözü ile
noktalayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder