29-İMAN İKİ NEVİDİR
Hasan Basri züht ve takvasıyla meşhur olup tabi-inin büyük âlimlerindendir.
Hicri 21 senesinde doğmuş, Medine’de büyümüş, 110 senesinde Bas-ra’da vefat
etmiştir. Babası Yesar, Meysan Savaşında esir edilip Medine’ye getirilmiş,
annesi Neyyir de Ümmü Seleme Validemiz’in azatlısıdır. Hasan Basrî’nin ailesi
Medine yakınlarındaki Vâdi’l-Kura’da oturuyordu. Annesi Ümmü Seleme Validemiz’e
hizmete gelirken küçük Hasan da beraber gelir, ezvâcı tâhirâtın oturduğu evleri
dolaşırdı. Annesinin meşgul olduğu bir zamanda ağlayan Hasan’a Ümmü Seleme
Validemiz memesini vermişti. İşte Hasan’ın ilim ve derin hikmet sahibi olması
buna bağlanır.
Çocukluk günlerini Medine’de geçirdiği için sa-habede gördüğü zühd hayatı onun ruhunda derin izler bırakmıştır. Bu zühd havasını Basra’ya götürdü. Çok etkili konuşmalar yapardı. Daha çok ölüm ve ahiret hayatından bahsederdi. Şöyle derdi:
“Vallahi 70 Bedirliye yetiştim, çoğu kez giydikleri sof idi. Eğer siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar da sizin iyilerinizi görselerdi “Bunların ahirette bir nasibi yok derlerdi.” ve “Öyle insanlar gördüm ki dünyaya ayaklarının altındaki toprak kadar değer vermezlerdi.” (S. Ateş, şari Tefsir Okulu, s. 39-40)
Çocukluk günlerini Medine’de geçirdiği için sa-habede gördüğü zühd hayatı onun ruhunda derin izler bırakmıştır. Bu zühd havasını Basra’ya götürdü. Çok etkili konuşmalar yapardı. Daha çok ölüm ve ahiret hayatından bahsederdi. Şöyle derdi:
“Vallahi 70 Bedirliye yetiştim, çoğu kez giydikleri sof idi. Eğer siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar da sizin iyilerinizi görselerdi “Bunların ahirette bir nasibi yok derlerdi.” ve “Öyle insanlar gördüm ki dünyaya ayaklarının altındaki toprak kadar değer vermezlerdi.” (S. Ateş, şari Tefsir Okulu, s. 39-40)
رُوِيَ أَنَّ الْحَسَنَ سَأَلَهُ رَجُلٌ وَقَالَ: أَمُؤْمِنٌ أَنْتَ؟ فَقَالَ:
الْإِيمَانُ إِيمَانَانِ، فَإِنْ كُنْتَ تَسْأَلُنِي عَنِ الْإِيمَانِ باللَّه
وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ، فَأَنَا مُؤْمِنٌ،
وَإِنْ كُنْتَ تَسْأَلُنِي عَنْ قَوْلِهِ: إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذا
ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ فو اللَّه لَا أَدْرِي أَمِنْهُمْ أَنَا أَمْ
لَا؟
Rivayet edildiğine göre, birisi Hasan el-Basri'ye:
"- Sen mü'min misin?" diye sormuştu. O da:
"- İman iki çeşittir. Eğer sen benim, Allah'a, me-leklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman edip etmediğimi soruyorsan, ben mü’minim. Yok, sen, Enfal Suresinin başındaki ayetlerde anlatılan manada bir mü’min olup olma-dığımı soruyorsan, Allah'a yemin ederim ki, onlardan olup olmadığımı tam bilemiyorum" demiştir. (bk. Râzî, Tefsir, XV, 454)
Sözü edilen ayetler Enfâl Suresinin 2-4’üncü ayetleridir. Bu ayetlerde kâmil müminlerin beş güzel vasıfları belirtiliyor:
1- Onlar, Allah’ın ismi anılınca kalpleri ürperir,
2- O’nun ayetleri okunduğunda imanları artar.
3- Onlar sadece rablerine güvenip dayanırlar,
4- Onlar namazı dosdoğru kılarlar,
5- Ve onlar kendilerine verdiğimiz mal ve diğer imkanlardan bir kısmını Allah yolunda harcarlar.
İşte bunlar, gerçek mü’minlerdir. Rableri katında onların yüksek dereceleri vardır. Onlar bağışlanacak ve kendilerine bol rızık verilecektir.” buyrulmuştur.
Görüldüğü gibi Hasan Basri Hazretleri kendisine: “Sen mü’min misin?” diye soran kimseye;
İmanın iki çeşit olduğunu;
Bunlardan birinin iman esaslarına inanmak ol-duğunu, bu manada kendisinin bütün iman esasla-rına şeksiz şüphesiz inandığı için mümin olduğunu;
Diğerinin de;
Allah anıldığı zaman kalbin ürpermesi,
O’nun ayetleri okununca imanın kuvvetlenip artması,
Sadece Allah’a dayanılıp güvenilmesi,
Namazın şartlarına ve adabına riayet edilerek dosdoğru kılınması,
Allah’ın vermiş olduğu mal ve imkânların diğer insanlarla paylaşılması gibi kâmil bir imanın, inanan üzerinde göstermiş olduğu etki olduğunu, işte bunların kendisinde tam olarak olup olmadığını bilmediğini söylemiştir.
Yüce Rabbimiz cümlemize hem iman esaslarına şeksiz şüphesiz inanmakta devam etmemizi, hem de inan-cımızın tesirinin üzerimizde görülmesini nasip etsin.
"- Sen mü'min misin?" diye sormuştu. O da:
"- İman iki çeşittir. Eğer sen benim, Allah'a, me-leklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman edip etmediğimi soruyorsan, ben mü’minim. Yok, sen, Enfal Suresinin başındaki ayetlerde anlatılan manada bir mü’min olup olma-dığımı soruyorsan, Allah'a yemin ederim ki, onlardan olup olmadığımı tam bilemiyorum" demiştir. (bk. Râzî, Tefsir, XV, 454)
Sözü edilen ayetler Enfâl Suresinin 2-4’üncü ayetleridir. Bu ayetlerde kâmil müminlerin beş güzel vasıfları belirtiliyor:
1- Onlar, Allah’ın ismi anılınca kalpleri ürperir,
2- O’nun ayetleri okunduğunda imanları artar.
3- Onlar sadece rablerine güvenip dayanırlar,
4- Onlar namazı dosdoğru kılarlar,
5- Ve onlar kendilerine verdiğimiz mal ve diğer imkanlardan bir kısmını Allah yolunda harcarlar.
İşte bunlar, gerçek mü’minlerdir. Rableri katında onların yüksek dereceleri vardır. Onlar bağışlanacak ve kendilerine bol rızık verilecektir.” buyrulmuştur.
Görüldüğü gibi Hasan Basri Hazretleri kendisine: “Sen mü’min misin?” diye soran kimseye;
İmanın iki çeşit olduğunu;
Bunlardan birinin iman esaslarına inanmak ol-duğunu, bu manada kendisinin bütün iman esasla-rına şeksiz şüphesiz inandığı için mümin olduğunu;
Diğerinin de;
Allah anıldığı zaman kalbin ürpermesi,
O’nun ayetleri okununca imanın kuvvetlenip artması,
Sadece Allah’a dayanılıp güvenilmesi,
Namazın şartlarına ve adabına riayet edilerek dosdoğru kılınması,
Allah’ın vermiş olduğu mal ve imkânların diğer insanlarla paylaşılması gibi kâmil bir imanın, inanan üzerinde göstermiş olduğu etki olduğunu, işte bunların kendisinde tam olarak olup olmadığını bilmediğini söylemiştir.
Yüce Rabbimiz cümlemize hem iman esaslarına şeksiz şüphesiz inanmakta devam etmemizi, hem de inan-cımızın tesirinin üzerimizde görülmesini nasip etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder