17 Temmuz 2016 Pazar

28-RAMAZAN GELENEKLERİMİZDEN: CER


28-RAMAZAN GELENEKLERİMİZDEN: CER

Osmanlılar döneminden kalma üç aylara, özellikle Ramazan ayına mahsus geleneklerimizden biri de cer olayı idi.
Arapça bir kelime olup cerra yecurru fiilinin mas-tarı olan cer, sözlükte bir şeyi çekmek, sürüklemek, çekerek götürmek, yedeğe alıp çekmek, arkası sıra sürüklemek, cezp etme, kendine doğru çekme gibi anlamlara gelir. Araplar: “el-kelâm yecurru’l-kelâm” derler ki anlamı, “söz sözü çeker” demektir. Cer ke-limesi, menfaat celbetmek, fayda sağlamak manasına da kullanılmaktadır. Fıkıh kitaplarında zikredilen “ قَرْضٍ جَرَّ نَفْعاً فهو رِباًكُل menfaat sağlayan her borç verme işlemi ribadır.” İfadesindeki ‘cerre’ fiili bu manada kullanılmıştır.
Cer kelimesinin bu sözlük manalarının dışında, Arapçada olmayan, bizim dilimizde kazanmış olduğu bir manası daha vardır ki o da, eskiden medrese talebelerinin üç aylarda özellikle ramazan ayında bir yıllık geçimlerini sağlamak için köy ve kasabalara gidip imamlık ve vaizlik yapmalarına denirdi. Buna “cerre gitme” denirdi.
M. Salâhî, Kâmûs-i Osmânî isimli eserinde (III, 203) cerre gitme ifadesini şöyle tarif etmektedir:
“Talebe-i ulûmun şuhûr-i selâsede bilâd-i müna-sibe ve kurâ-yı cesîmeye azîmet ve ta’lîm-i âdâb-ı diniye ve icrâ-yı mevâiz-ı lâzimeye sa’yu gayret ederek cem-i erzâk venukûd edişleri demektir.”
Yetişmiş medrese talebeleri gittikleri köy kasaba ve şehirlerde halka vaaz ederler, Kur’an okurlar, okuturlar ve halkın sorularını cevaplandırırlardı. halk da onlara “cer akçesi” veya “zekât” akçesi denilen bir miktar yardımda bulunurdu. Bu uygulama hem halk için hem de medrese talebeleri için çok yararlı olurdu. Bu yararları şöyle sıralayabiliriz:
1- Bu uygulama ile din hizmeti halkın ayağına götürülmüş olurdu.
2- Medrese talebeleri pratik yapmış, öğrendiklerini uygulama alanı bulmuş olurlardı.
3- İlim yolcularının temel görevlerinden biri olan irşad görevi yerine getirilmiş olurdu.
4- Medrese ile özellikle İstanbul gibi büyük şehir-lerdeki medreselerle halk arasındaki kaynaşma sağ-lanmış ve aralarındaki kültürel farklılıklar belirli ölçüde giderilmiş olurdu.
5- Ayrıca medrese talebeleri bir yıllık ihtiyaçlarını temin etmiş olurlar böylece kimseye yük olmadan eğitim hayatlarını sürdürürlerdi.
Cer olayı başlangıçta hem halk için hem de med-rese talebeleri için böyle yararlı olmasına rağmen zamanla bozulmuş, medrese mollası yanında bir de cer mollası türemiş, artık cerci ve cerrâr kelimeleri halkın nefretini çekip menfi manada kullanılmaya başlanmış, yeni cerrârlar türemişti. Nitekim Rûhî Bağdâdî bir şiirinde, “Cerrar deyu vermez sana Tanrı selâmın…” ifadesiyle halkın bunlara bakışını belirtmiştir. Cerrar; cer edici, bir şey mukabili ol-maksızın kendine maddi menfaat celbeden, ekseriya her gördüğünü istemekten utanmayan dilenci demektir.
Osmanlılar zamanında devam eden cerre gitme durum cumhuriyetin ilk yıllarında da devam etmiştir.
Faruk Uslu

Rivayet odur ki; cer toplayan Ahmed adında bir zat kapıyı çalar. İçeriden "kim o" sorusuna "cerci Ahmed" yanıtını verir. Bunun üzerine ev sahibi "benim bildiğim 'ahmed' cer ve tenvin kabul etmez" der. Ahmed efendi de şöyle cevap verir " Ağanın cebine muzaf olursa eder"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder