28-RAMAZAN GELENEKLERİMİZDEN: CER
Osmanlılar döneminden kalma üç aylara, özellikle Ramazan ayına mahsus
geleneklerimizden biri de cer olayı idi.
Arapça bir kelime olup cerra yecurru fiilinin mas-tarı olan cer, sözlükte
bir şeyi çekmek, sürüklemek, çekerek götürmek, yedeğe alıp çekmek, arkası sıra
sürüklemek, cezp etme, kendine doğru çekme gibi anlamlara gelir. Araplar:
“el-kelâm yecurru’l-kelâm” derler ki anlamı, “söz sözü çeker” demektir. Cer
ke-limesi, menfaat celbetmek, fayda sağlamak manasına da kullanılmaktadır.
Fıkıh kitaplarında zikredilen “ قَرْضٍ جَرَّ نَفْعاً فهو
رِباًكُل menfaat sağlayan her
borç verme işlemi ribadır.” İfadesindeki ‘cerre’ fiili bu manada
kullanılmıştır.
Cer kelimesinin bu sözlük manalarının dışında, Arapçada olmayan, bizim
dilimizde kazanmış olduğu bir manası daha vardır ki o da, eskiden medrese
talebelerinin üç aylarda özellikle ramazan ayında bir yıllık geçimlerini
sağlamak için köy ve kasabalara gidip imamlık ve vaizlik yapmalarına denirdi.
Buna “cerre gitme” denirdi.
M. Salâhî, Kâmûs-i Osmânî isimli eserinde (III, 203) cerre gitme ifadesini
şöyle tarif etmektedir:
“Talebe-i ulûmun şuhûr-i selâsede bilâd-i müna-sibe ve kurâ-yı cesîmeye
azîmet ve ta’lîm-i âdâb-ı diniye ve icrâ-yı mevâiz-ı lâzimeye sa’yu gayret
ederek cem-i erzâk venukûd edişleri demektir.”
Yetişmiş medrese talebeleri gittikleri köy kasaba ve şehirlerde halka vaaz
ederler, Kur’an okurlar, okuturlar ve halkın sorularını cevaplandırırlardı.
halk da onlara “cer akçesi” veya “zekât” akçesi denilen bir miktar yardımda
bulunurdu. Bu uygulama hem halk için hem de medrese talebeleri için çok yararlı
olurdu. Bu yararları şöyle sıralayabiliriz:
1- Bu uygulama ile din hizmeti halkın ayağına götürülmüş olurdu.
2- Medrese talebeleri pratik yapmış, öğrendiklerini uygulama alanı bulmuş
olurlardı.
3- İlim yolcularının temel görevlerinden biri olan irşad görevi yerine
getirilmiş olurdu.
4- Medrese ile özellikle İstanbul gibi büyük şehir-lerdeki medreselerle
halk arasındaki kaynaşma sağ-lanmış ve aralarındaki kültürel farklılıklar
belirli ölçüde giderilmiş olurdu.
5- Ayrıca medrese talebeleri bir yıllık ihtiyaçlarını temin etmiş olurlar
böylece kimseye yük olmadan eğitim hayatlarını sürdürürlerdi.
Cer olayı başlangıçta hem halk için hem de med-rese talebeleri için böyle
yararlı olmasına rağmen zamanla bozulmuş, medrese mollası yanında bir de cer
mollası türemiş, artık cerci ve cerrâr kelimeleri halkın nefretini çekip menfi
manada kullanılmaya başlanmış, yeni cerrârlar türemişti. Nitekim Rûhî Bağdâdî
bir şiirinde, “Cerrar deyu vermez sana Tanrı selâmın…” ifadesiyle halkın
bunlara bakışını belirtmiştir. Cerrar; cer edici, bir şey mukabili ol-maksızın
kendine maddi menfaat celbeden, ekseriya her gördüğünü istemekten utanmayan
dilenci demektir.
Osmanlılar zamanında devam eden cerre gitme durum cumhuriyetin ilk
yıllarında da devam etmiştir.
Faruk Uslu
Rivayet odur ki; cer toplayan Ahmed adında bir zat kapıyı çalar. İçeriden
"kim o" sorusuna "cerci Ahmed" yanıtını verir. Bunun
üzerine ev sahibi "benim bildiğim 'ahmed' cer ve tenvin kabul etmez"
der. Ahmed efendi de şöyle cevap verir " Ağanın cebine muzaf olursa
eder"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder