17- SERRA’DAN
İNCİLER
Serra;
torunum, sekiz yaşında. İlkokul ikinci sınıfta. Babasının işi dolayısıyla
Ankara’da yaşıyor. Tatillerde ve her fırsatta dedesini ziyarete geliyor. Yine 6
Nisan 2016 Çarşamba günü ziyaretime geldi. Yanında “Mangala” isimli zeka ve
strateji oyunu vardı.
Serra:
- Dede,
Mangala oynayalım mı dedi? Ben:
- Bilmiyorum,
dedim. Serra:
- Öğrenirsin
dedi.
- Öğrenemem
dedim.
- Dede,
öğrenemem dersen öğrenemezsin, öğrenirim de, dedi ve ilave etti ben bu işi
yapmam dersen yapamazsın, ben bu işi yaparım de, dedi. Benim yıllarca
öğrencilerime anlattığım ve tavsiye ettiğimi hususları şimdi Serra bana tavsiye
ediyordu.
Bu Serra’dan
aldığım ilk ders, ilk öğüt oldu, bakalım konuşmanın seyri nasıl gidecek.? Ben:
- Ama bunu
öğrenmek zor dedim. Serra ikinci öğüdünü patlattı.
- Dede zor
diye bir şey yoktur, zor dersen zor olur. Kolay diye de bir şey yoktur,
çalışmak gerekir, dedi.
Aman Allah’ım
bu ne güzel inci gibi öğütler.
Zamane çocuğu
diye boşuna dememişler.
Ben Serra’ya
öğüt vermek istiyordum o bana öğüt verdi. Demek ki her zaman dedeler
torunlarına öğüt vermez, bazen torunlar da dedelerine öğüt verir.
Altmış yedi
yaşında bir dede ve kırk senelik öğretim görevlisi olarak bir daha anladım ki;
Akıl yaşta
değil, baştadır.
Her zaman
küçükler büyüklerden öğrenmez.
Büyüklerin
küçüklerden öğreneceği şeyler de vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder