25-ÇALMA KAPISINI ÇALARLAR KAPINI
Hz. Akîl, Peygamber Efendimizin amcası Ebu Talib’in oğlu olup Hz. Ali ve Cafer-i Tayyâr’ın ağa-beysidir. Hz. Ali’den yirmi yaş, Cafer’den de on yaş büyüktür. Başlangıçta Müslüman olmamış, Bedir muharebesine müşrik olarak Kureyş’in zorlamasıyla katılıp esir düşmüş, fidye verip de kurtulacak malı olmadığı için amcası Abbas fidyesini vererek kurtarmıştır.
Akîl Hudeybiye
antlaşması döneminde Medine’ye hicret ederek Müslüman olmuştur.
Bir defa Akîl
ile Muaviye sohbet ediyorlardı, yanlarında Şamlılar vardı. Muâviye, güya Akîl’i
küçük düşürmek için:
“- Ey Şamlılar!
Allah’ın kitabında buyrulan ‘Ebû Leheb’in elleri kurusun ve kendisi kahrolsun’
ayetini duydunuz mu?” dedi. Şamlılar:
“- Evet, duyduk”
dediler. Muâviye devamla:
“- İşte Ebû
Leheb, bu Akîl’in amcasıdır” dedi.
Bu kez söz
sırası Akîl’e gelmişti. Akîl zeki bir kimseydi, hiç vakit geçirmeden sordu:
“- Ey Şamlılar!
Aynı sûredeki ‘Ebû Leheb’in odun hamalı olan karısı...’ sözünü duydunuz mu?”
dedi. Şamlılar yine:
“- Evet, duyduk”
dediler. Akîl:
“- İşte o kadın
da Muâviye’nin halasıdır” diyerek ona hak etmiş olduğu cevabı vermiştir.
Molla Câmi bunu
anlattıktan sonra şöyle öğüt verir: “Akıllı kişi kendi kusuruna bakar,
başkasının kusurunu görmez. Senin kusurunu görmezden gelenin sen de kusuruna
bakma.”
Lâmi’î Zâde
Abdullah Çelebi de aynı olayı anlat-tıktan sonra manzum olarak şöyle der:
Vardur ki sende
naks sakın aybın âharun
Urma yüzüne
çekmeyesin tâ hacaleti
Terk eyleyüp
özünde uyûbun mazarratın
Bilmem ne nef’ider
sana halkın fezâhatı.
Anlamı özetle
şöyle:
Mademki sende
kusur vardır, öyle ise utanç duymamak için başkalarının kusurlarını yüzlerine
vurma.
Sen kendindeki
kusurları terk etmeye bak.
Halkın rezil
edilmesi sana ne fayda sağlar bilmem ki? (Lâmi’î Zâde Abdullah Çelebi,
Latifeler, s. 45)
Hiç kimse
kusursuz değildir, başkalarının kusurunu söyleyip onu mahcup etmeye çalışan,
kendi kusurlarının söylenmesine zemin hazırlamış olur.
Eee ne demişler:
Men Dakka duka: Çalma kapısını çalarlar kapını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder