21- DERTSİZ BAŞ
MEZARA TAŞ
İmam
Şafii Hazretleri divanında:
“Mihanü’z-zemâni kesîratün lâ tenkadî
/ Ve sürûruhû ye’tîke ke’l-e’yâdi: Dünyanın mihneti meşakkati
çoktur, tükenip bitmez. Sevinci ise bayramlar gibidir, senede ancak iki kere gelir.” diyerek dünyanın mihnet, meşakkat, bela ve
zorluklarla dolu olduğunu belirtmiştir.
İlim şehrinin kapısı Hz. Ali (r.a.) da:
“Zevâyâ’d-dünyâ meşhûnetün bi’r-Razâyâ /
El-Berâyâ ehdâfü’l-belâyâ: Dünyanın her yeri musibet ve belalarla doludur,
İnsanlar da belaların hedefidir.” Onun için ‘lâ râhate fid-dünyâ/ dünyada rahat
yoktur, dünya rahat yeri değildir, denilmiştir. Son dönem mütefekkir, edib,
şair ve yazarlarından Ferit Kam bir dörtlüğünde “dünyada rahat yoktur” sözünü açıklar mahiyette
manzum olarak şöyle demiştir:
“İman ile eyle nazar,
Dünya elem dünyasıdır,
Dünyada rahat istemek
Divaneler hülyasıdır.”
Bir atasözümüzde “dertsiz kul olmaz” denilmiştir. Dünyada mutlaka
herkesin bir derdi, bir sıkıntısı vardır. Ancak iki durumda; ya ölü olmak, ya
da deli olmak durumunda dertsiz olunabilir. Onun için “dertsiz baş mezarda
gerek” denilmiştir.
Tanzimat devri ünlü şairlerinden devlet ve fikir adamı Ziya Paşa bir kıt’asında bu hususu şöyle dile
getirmiştir:
Peymâne-yi vücûda zehr-âb dolmasaydı
Âzâde-ser olurdum âsîb-i derd ü gamdan
Yâ dehre gelmeseydim yâ aklım olmasaydı.
Hz.
Ali (r.a.) da: “el-âkılu mehmûmün mağmûmun: Akıllı kimse dertli ve hüzünlüdür.” Demiştir.
Ferid Kam da bu hususu şöyle ifade etmiştir:
“Herkesin bir derdi vardır yoklasan vicdanını
Vermemişler kimseye âzâdelik fermanını.”
Demek ki yoklansa mutlaka herkesin bir derdinin olduğu görülür,
hiç kimseye dertten, gamdan, kederden beri olma fermanı verilmemiştir. Hatta en
neşeli, en gamsız görünen kimselerin bile derdinin, sıkıntısının olduğu
bilinmektedir. Onun için bir atasözümüzde: “Değirmene vardım derdimi yanmaya,
değirmen başladı, tıngır mıngır dönmeye.” denilmiştir ki mübalağa sanatı
yoluyla değirmen gibi cansız varlıklara varıncaya kadar herkesin ve her şeyin
gamdan, kederden ârî olmadığı ifade edilmiştir.
Konu hülasa edilecek olursa Ziya Paşa’nın manzum olarak ifade
etmiş olduğu şu neticeye varılır:
Her âkile bir derd
bu âlemde mukarrer
Rahat yaşamış var mı
gürûh-ı ukalâdan.
Akıllı olup da bu dünyada gamsız,
kedersiz, rahat yaşamış kimse düşünülemez. Herkesin mutlaka bir gamı, kederi
vardır. Kendisinin yoksa yakınlarının vardır, etrafındakilerin vardır. İslam
âleminde veya dünyanın şurasında burasında zulme uğrayıp evlerini barklarını
terk edenler, yetersiz sağlık hizmeti götürülemediğinden veya açlıktan ölenler
vardır. Aklı başında olan sıradan bir kimse bütün bunlara bigâne kalıp rahat
içerisinde yaşayabilir mi? Elbette yaşayamaz. Müslüman ise asla rahat
içerisinde yaşayamaz. O, Sevgili Peygamberimizin: “Men esbaha lâ
yehtemmü’l-müslimîne fe leyse minhüm: Müslümanların dertlerini, kederlerini
kendisine dert edinmeyen onlardan değildir” hadis-i şerifini ve anlamını pekiyi
bilir.
Mümin hem diğer insanların derdini
kendine dert edinir, hem de bizzat kendi başına gelen bela ve musibetleri
abartmaz, halinden şikâyette bulunmaz, kabullenir. Bunun neticesinde görünüşte
aleyhine gibi olan bu dert ve belalar onun lehine döner.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder