19- KUSURSUZ
KUL OLMAZ
Her insanın
kusuru, hatası vardır. Kusursuz kul, hatasız insan olmaz. Nitekim Peygamber
Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde:
“Hepiniz hata
edersiniz, hata edenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.” buyurarak buna
dikkatimizi çekmiştir.
Şair de bu
hususu:
“Cihanda bî kusur insan bulunmaz
Velâkin her kusur teftiş olunmaz.”diyerek ne güzel ifade etmiştir.
İnsanın kusur
ve hatadan uzak olması için melek olması gerekir. Oysa insan melek değil,
beşerdir. Beşer şaşar, yanılır, hata eder.
اعظمُ العيوبِ اَنْ تَتَوَهَّمَ
اَنَّكَ خالٍ من كل عيب
Kusurların en
büyüğü insanın kendisinin bütün kusurlardan hali olduğunu, başka bir ifadeyle
kusursuz olduğunu görmesi, hatasız olduğunu sanmasıdır.
Kendini
kusursuz gören kimse, başkalarının kusurlarını, hatalarını araştırmaya çalışır. Öyle insanlar var ki şairin dediği gibi:
Görmüyor kendisinin pür hezeyan
kellesini
Görüyor
başkasının zerre kadar zellesini.
İnsanoğlu
genellikle böyledir. Kendi kusuru ne kadar çok olursa olsun görmez,
başkalarının küçücük kusurlarını görür. Tabiinin büyük âlim ve zahitlerinden
Hasan Basri hazretleri:
تُبصِر القَذَى في عين أخيك وتَنْسَى
الجِذْعَ في عينك
"Kardeşinin gözündeki çöpü görüyorsun da kendi gözündeki
merteği unutuyorsun.” diyerek insanın bu kötü huyuna dikkati çekmiştir.
Oysa erdemli
kişilere gerekken başkalarının kusurlarını araştırmak değil, kendi kusurlarını
görmektir. Peygamber efendimiz hadis-i şeriflerinde:
طُوبَى لِمَنْ شَغَلَهُ عَيْبُهُ، عَن
عُيُوبِ النَّاسِ
“Kendi kusurları, başkalarının kusurlarını araştırmaktan
kendisini alıkoyan kimseye ne mutlu” buyurarak bu hususa dikkatimizi çekmiştir.
Zaten başkalarının kusurlarını araştırmayan erdemli kişilerde kusur çok da
olmaz. Şairin:
“Nadir bulunur
tıynet-i kâmilde kusur
Kem mâyeden
eyler ne ki eylerse zuhur”
beyti bu
hususu gayet güzel olarak ifade etmektedir.
17. Asır ünlü Divan şairlerinden Sümbülzade Vehbî de bir
beytinde, olgun
kimsenin başkalarının kusurlarına gözlerini kapatıp, kendi kusurlarını
göreceğini belirterek şöyle demiştir:
Ayb-ı diğerden edip gadd-ı basar
Kendi aybın görür ashab-ı nazar.”
17. yüzyıl
şairlerinden Nâil-i Kadîm de şöyle diyor:
Nâzır bulunma aybına âlemde kimsenin
Bedhâh-ı nâkesân bile olma kerim isen[1].
Anlamı şöyle:
Bakma dünyada kimsenin kusuruna/Şerefli bir kimse isen başkalarının kötülüğünü
isteyen alçak kimse olma.
Mümin kimsenin
kusurunu, hatasını araştırmaz, hep kendi kusuruna, kendi hatasına bakıp
düzeltmeye çalışır.
Şam Kadılığı
da yapmış olup üç lisanla (Arapça, Türkçe, Farsça) şiirler yazmış ve 1693’te
vefat etmiş olan Yüsrî Ahmed Efendi bir beytinde; duvardaki yarık ve çatlakları
boya ve cilanın giderdiği gibi insanın kusurlarını da onun güzel hal ve
yaşayışının gidereceğini şöyle belirtir:
Salâh-ı hâlidir, örten uyûbunu halkın
Nihân eder eser-i rahne-i cidârı tıla”[2]
EK
إِذا
أرَادَ الله بِعَبْدٍ خَيْراً جَعَلَ لَهُ واعِظاً مِنْ نَفْسِهِ يَأمُرُهُ
وَيَنْهاهُ (فر) عَن أم سَلمَة.
Allah (c.c), bir kulunun hayrını (iyiliğini) isterse, ona
kendi içinden bir nasihatçi nasip eder. Böylece ona iyilikleri emreder ve onu
haramlardan da sakındırır.” [bk. Münavi, Feyzü’l-Kadir 1/ 272 (419); Aclunî,
Keşfu'l-Hafa 1/ 78]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder