80-AKILLARINI KİRAYA VERENLER
Hud Suresinin
yedinci ayetinde belirtildiğine göre Yüce Allah gökleri ve yeri insanların
yararı, faydalanması için yaratmış, biz insanları da “hanginiz daha güzel amal
işleyeceksiniz diye denemek, imtihan etmek için yaratmıştır.” Ayette geçen
لِيَبْلُوَكُمْ
أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا
“Hanginiz
daha güzel amel işleyeceksiniz” ifadesini Peygamber Efendimiz:
أَحْسَنُ
عَقْلًا، وَأَوْرَعُ عَنْ مَحَارِمِ اللَّهِ،
وَأَسْرَعُ فِي طَاعَةِ الله
a- Hanginiz aklını
daha güzel kullanacak,
b- Allah’ın haram
kıldığı şeylerden hanginiz daha çok sakınacaksınız ve
c- Hanginiz Allah’a
itaatte daha süratli olacaksınız” şeklinde açıklamıştır.
Güzel amel güzel
akılla işlenir. Güzel akıl Yüce Rabbimizin insanlara bahşetmiş olduğu büyük bir
lütuf ve nimettir.
Akıl insanları diğer
canlılardan ayıran ilahi bir nurdur. İnsan onunla iyiyi kötüden, hakkı batıldan
ayırt eder. Aklın zıddı hamakattır/ ahmaklıktır. Akıllarını kullanamayanlar
ahmak-lardır.
Müminler içerisinde
az da olsa Allah’ın kendilerine lütfettiği akıllarını kullanmayıp batıl yolda
olan sapık kimselerin peşine düşüp gidenler vardır.
Bunlar akıllarını,
peşine düştükleri sapık kimselere kiraya vermişlerdir, onlar ne derse kayıtsız
şartsız kabul ederler.
Peşine düştükleri
sapık kimseler de onlardan mutlak itaat isterler. Oysa dinde mutlak itaat
sadece Allah ve Rasulüne edilir. Bunların dışında ismi, cismi, unvanı, manevi
derecesi ne olursa olsun hiç kimseye mutlak itaat edilmez.
Kendilerini seven
veya bağlı olan kimselerden mutlak itaat isteyenler de, onlara mutlak itaat
edenler de din dışı davranış içerisinde bulunuyorlar demektir.
Gerçek mümin, gerçek
hoca, gerçek mürşid kendilerine samimiyetle bağlanıp peşinden giden kimselerden
mutlak itaat istemez, aksine onlara:
“Ben de sizin gibi
bir insanım, sözümde ve işlerimde isabet de ederim, yanılırım da.
İsabet edersem
Allah’tandır, yanılırsam nefsim ve şeytandandır.
Size Kur’an ve
sünnete ters düşen bir şey söylediğim zaman bunu tevil etmeye kalkışmayın veya
bunda bizim bilmediğimiz bir hikmet vardır, hocamız yanılmaz diyerek beni ilahlık
mertebesine yükseltmeyin.
Bu durumda bana
uymayın, benim peşimden gitmeyin, hatta beni ikaz edin, uyarın. Gerçek dost
böyle olur. Nitekim denilmiştir ki:
صديقك من صدقك لا من صدقك
Dostun sana doğrusunu
diyendir,
Hep seni tasdik edip
doğrusun diyen değildir.
Bir hocanın ya da
mürşidin peşinden gidenler de akıllarını kullanmalılar, başkalarının emirlerine
vermemeliler.
Mülk suresinde
belirtildiğine göre kâfirler getirilip cehenneme atıldıkları zaman, cehennemin
bekçileri onlara:
“- Size dünyada iken
yaptığınız şeyin hatalı olduğunu bildiren Resûl gelmedi mi” diye sorar. Onlar
da:
“- Evet, geldi, ama
biz onu yalanladık ve Allah bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık
içerisindesiniz dedik.” diyecekler ve şöyle devam edecekler:
“- Eğer onlara kulak
verip anlattıklarını dinleseydik veya aklımızı kullansaydık alevli cehennem
ateşi içerisinde olanlardan olmazdık.”
Peygamber Efendimiz
ashabında bir şeyin yapılmasını istediği zaman onlar bazen:
“- Bu vahye mi
dayanıyor?” diye sorarlardı. Eğer:
“- Evet, vahye
dayanıyor” derse sahabe susar ve onu yapardı. Yok eğer:
“- Kendi görüşümle
söylüyorum” derse, sahabe:
“- Şöyle olsa daha
iyi olmaz mı?” diye kendi görüşlerini belirtir, Peygamber Efendimiz de uygun bulursa
öyle yapardı.
Allah’tan devamlı
vahiy alan Peygambere karşı sahabe-i kiramın tutumu böyle idi.
Mümin bundan ders
almalı, her söyleneni hemen kabul etmemeli, sorgulamalı, akıl süzgecinden
geçirmeli, hatta bilenlere sorup doğrusunu öğrenmeye çalışmalı, sonra kabul
etmeli. Nitekim Zümer suresinin 18’inci ayetinde Allah’ın iyi kullarının
vasıflarından bahsedilirken:
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ
فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ
“Onlar
sözü dinlerler, onun en güzeline uyarlar” buyrulmuştur. Demek ki Allah’ın iyi
kulları her işittikleri, her dinledikleri sözü hemen kabul edip ona uymazlar,
akıllarını kullanırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder