14 Şubat 2019 Perşembe

77-İMAM


77-İMAM

Hz. Ebu Bekir bir defa Zeynep isminde Ahmes’li bir kadınla karşılaşmıştı. Kadının konuşmadığını görünce:
- Bu, niçin konuşmuyor? diye sordu. Oradakiler:
- Konuşmaksızın hac yapmaya niyet etti, dediler.
Peygamber Efendimizin yaptığı gibi Hz. Ebu Bekir de İslam’a uymayan bir tutum ve davranışla karşılaştığı zaman onu düzeltirdi. Burada da öyle oldu. Konuşmadan hac yapmaya niyet eden kadına:
- Konuş, zira bu helal değildir, cahiliye âdetidir, dedi.
Kadın, yapmış olduğu şeyin İslam’a uymadığını, cahiliye adeti olduğunu anlayınca konuşmaya başladı ve Ebu Bekir’e:
- Kimsin sen? diye sordu. Ebu Bekir:
- Ben muhacirlerden biriyim, dedi. Kadın:
- Hangi muhacirlerden, diye sordu. Ebu Bekir:
- Kureyşten, dedi.
Daha önce konuşmayan kadının dili bülbül gibi açılmıştı, soruları birbirini izledi. Bu defa:
- Kureyşin hangi kolundan, diye sordu.
Ebu Bekir’in kendisi hakkında bu kadar çok sorulması hoşuna gitmedi. Kadına:
- Sen de çok soru soruyorsun. Ben Ebu Bekir’im, dedi.
Kadın artık onun kim olduğunu öğrenmiş ve tanımıştı. Artık başka sorular sorulmalıydı. Nitekim öyle de yaptı:
- Ey Resulullah’ın Halifesi! Cahiliyye döneminden sonra Allah Teala bu doğru dine bizi hidayet etti, bu ne zamana kadar devam eder, diye sordu.
Bu soru önemli ve güzel bir soru idi, çünkü ümmetin geleceğini ilgilendiriyordu. Güzel sorulara güzel insanlar güzel cevap verirler. Ebu Bekir (r.a.) da öyle yapmıştı:
- İmamlarımız istikamet üzere olduğu müddetçe devam eder, dedi.
Kadın konuyu anlamak istiyor, anlamadan geçmiyordu. Bu defa:
- İmamlar kimler? diye sordu. Ebu Bekir (r.a.) da soruya başka bir soru ile cevap verdi:
- Senin kavmin arasında kendilerine itaat edilen reisler/başkanlar ve ileri gelenler yok mu? dedi. Kadın:
- Evet, var, dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.):
- İşte onlar imamlardır, dedi. (Sallabi, Hz. Ebu Bekir (trc. Şerafettin Şenaslan, Ravza yay. İst. 2016, s. 195)
İmam denilince genellikle hemen aklımıza camide cemaate namaz kıldıran hoca geliyor. Evet, o, bir imamdır fakat imam sadece hocadan ibaret değildir.
İmam kelimesi Arapça olup sözlükte imam, önde olan, insanların sözüne veya filine güvenip uyduğu, peşinden gittiği kimse, insanlara yol gösteren delil, rehber gibi anlamlara gelir.
Camide cemaatin önüne geçip onlara namaz kıldıran kimseye imam denildiği gibi, bütün bir toplumun, milletin önüne geçip onları idare eden, yöneten devlet başkanına da bu bakımdan imam denilmiştir.
Yine zamanlarındaki ilim adamlarının, ilim ve amelleriyle önünde olan büyük âlimlere de imam denilmiştir. İmam Azam, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed gibi büyük müçtehitlere de imam denilmiştir.
İmam lafzı Kur’an-ı Kerimde 7 yerde müfret/tekil olarak ‘imam’ beş yerde de çoğulu olan ‘eimme’ şeklinde olmak üzere toplam 12 defa zikredilir.
İmam, önde olan, insanların gözü önünde bulunan, gizli kapaklı bir şeyi bulunmayan, hele takiyye yapmakla hiç alakası olmayan, bütün yaptığı şeyler apaçık kimsedir. Nitekim imam kelimesi Kur’an-ı Kerim’de iki yerde (Hicr, 79; Yasin 12) apaçık anlamına gelen ‘mübîn’ sıfatı ile beraber zikredilmiştir. Mahrem imam vesair ifadelerle dini kavramlar yozlaştırılmış, kirletilmiştir.


İMAM

Bir ilim ve fende sözü senet sayılacak derecede otorite olan zat
Tesbihin başındaki taneye de taneye de diğer bütün tanelerin başında/önünde olduğu için imame denilmiştir.
İmam lafzı Kur’an-ı Kerimde 7 yerde müfret/tekil olarak ‘imam’ beş yerde de çoğulu olan ‘eimme’ şeklinde olmak üzere toplam 12 defa zikredilir.

1- Önder: İnsanlara yol gösteren, hayra kılavuzlayan.
Bakara Suresinde İbrahim (a.s.)’dan bahsedilirken Allah’ın onu bir takım kelimelerle/ emir ve yasaklarla imtihan ettiği, onun da bunu başarıyla yerine getirdiği belirtildikten sonra Yüce Allah’ın onu imam kılacağı belirtilir. Ayet şöyledir:
وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا
“Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemeden geçirmişti. O da bunları tam olarak yerine getirince O zaman Allah İbrahim'e: “Seni şüphesiz insanlara imam/ önder kılacağım” demişti.” (Bakar, 2/124)
Bu manada bütün peygamberler aynı zamanda imamdırlar. Peygamberlere imam denilmesi, gönderildikleri topluma veya bütün insanlara yol gösterdikleri için imam denilmiştir.
Nitekim Enbiya suresinde Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Lut (a.s.) gibi bazı peygamberlerden bahsedildikten sonra 73. Ayetinde:
وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ (73)
“Biz onları emrimiz gereği insanlara doğru yolu gösteren imamlar/önderler yaptık” buyrulmuştur.
Bu manada imam, kendisine uyulan ve kendisiyle doğru yol bulunan demektir.
Nitekim Hicr suresinin
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُبِينٍ
“Onlara hak ettikleri ceayı verdik. Gerekten ikisi de/Lut kavminin sodom harabesi ile eyke harabeleri açık yolda/göz önünde bulunuyor

İnsanları hakka hakikate hidayete adalete ağıran önderler olduğu gibi batıla dalalete küfre ağıran imamlar önderler de vardır. Nitekim kasas suresinde Firavun ve adamlarından bahsedildikten sonra 41. Ayette

Ve cealnahüm eimmeten yedune ilennar
“Bi onları öyle imamlar öyle önderler yaptık ki kendilerine uyanları ateşe ağırırlar onları cehennem ateşine götürecek iş ve hareketleri yapmaya davet ederler.”
Bunlar küfrün önderleri elebaşlarıdır. Verdikleri sö    de durmalar anlaşmalarına riayet etmeler Müslümanlarla ve dinleriyle alay ederler.
Ve in nekesu eymanehüm ve ahdehüm
Küfrün önderleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder