77-İMAM
Hz. Ebu Bekir bir defa Zeynep isminde Ahmes’li bir kadınla
karşılaşmıştı. Kadının konuşmadığını görünce:
- Bu, niçin konuşmuyor? diye sordu. Oradakiler:
- Konuşmaksızın hac yapmaya niyet etti, dediler.
Peygamber Efendimizin yaptığı gibi Hz. Ebu Bekir de İslam’a
uymayan bir tutum ve davranışla karşılaştığı zaman onu düzeltirdi. Burada da
öyle oldu. Konuşmadan hac yapmaya niyet eden kadına:
- Konuş, zira bu helal değildir, cahiliye âdetidir, dedi.
Kadın, yapmış olduğu şeyin İslam’a uymadığını, cahiliye
adeti olduğunu anlayınca konuşmaya başladı ve Ebu Bekir’e:
- Kimsin sen? diye sordu. Ebu Bekir:
- Ben muhacirlerden biriyim, dedi. Kadın:
- Hangi muhacirlerden, diye sordu. Ebu Bekir:
- Kureyşten, dedi.
Daha önce konuşmayan kadının dili bülbül gibi açılmıştı,
soruları birbirini izledi. Bu defa:
- Kureyşin hangi kolundan, diye sordu.
Ebu Bekir’in kendisi hakkında bu kadar çok sorulması hoşuna
gitmedi. Kadına:
- Sen de çok soru soruyorsun. Ben Ebu Bekir’im, dedi.
Kadın artık onun kim olduğunu öğrenmiş ve tanımıştı. Artık
başka sorular sorulmalıydı. Nitekim öyle de yaptı:
- Ey Resulullah’ın Halifesi! Cahiliyye döneminden sonra
Allah Teala bu doğru dine bizi hidayet etti, bu ne zamana kadar devam eder,
diye sordu.
Bu soru önemli ve güzel bir soru idi, çünkü ümmetin
geleceğini ilgilendiriyordu. Güzel sorulara güzel insanlar güzel cevap
verirler. Ebu Bekir (r.a.) da öyle yapmıştı:
- İmamlarımız istikamet üzere olduğu müddetçe devam eder,
dedi.
Kadın konuyu anlamak istiyor, anlamadan geçmiyordu. Bu defa:
- İmamlar kimler? diye sordu. Ebu Bekir (r.a.) da soruya
başka bir soru ile cevap verdi:
- Senin kavmin arasında kendilerine itaat edilen reisler/başkanlar
ve ileri gelenler yok mu? dedi. Kadın:
- Evet, var, dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.):
- İşte onlar imamlardır, dedi. (Sallabi, Hz. Ebu Bekir
(trc. Şerafettin Şenaslan, Ravza yay. İst. 2016, s. 195)
İmam denilince genellikle hemen aklımıza camide cemaate
namaz kıldıran hoca geliyor. Evet, o, bir imamdır fakat imam sadece hocadan
ibaret değildir.
İmam kelimesi Arapça olup sözlükte imam, önde olan,
insanların sözüne veya filine güvenip uyduğu, peşinden gittiği kimse, insanlara
yol gösteren delil, rehber gibi anlamlara gelir.
Camide cemaatin önüne geçip onlara namaz kıldıran kimseye
imam denildiği gibi, bütün bir toplumun, milletin önüne geçip onları idare
eden, yöneten devlet başkanına da bu bakımdan imam denilmiştir.
Yine zamanlarındaki ilim adamlarının, ilim ve amelleriyle önünde
olan büyük âlimlere de imam denilmiştir. İmam Azam, İmam Malik, İmam Şafii,
İmam Ahmed gibi büyük müçtehitlere de imam denilmiştir.
İmam lafzı Kur’an-ı Kerimde 7 yerde müfret/tekil olarak
‘imam’ beş yerde de çoğulu olan ‘eimme’ şeklinde olmak üzere toplam 12 defa
zikredilir.
İmam, önde olan, insanların gözü önünde bulunan, gizli
kapaklı bir şeyi bulunmayan, hele takiyye yapmakla hiç alakası olmayan, bütün
yaptığı şeyler apaçık kimsedir. Nitekim imam kelimesi Kur’an-ı Kerim’de iki
yerde (Hicr, 79; Yasin 12) apaçık anlamına gelen ‘mübîn’ sıfatı ile beraber
zikredilmiştir. Mahrem imam vesair ifadelerle dini kavramlar yozlaştırılmış,
kirletilmiştir.
İMAM
Bir ilim ve fende sözü senet
sayılacak derecede otorite olan zat
Tesbihin başındaki taneye de
taneye de diğer bütün tanelerin başında/önünde olduğu için imame denilmiştir.
İmam lafzı Kur’an-ı Kerimde 7 yerde müfret/tekil olarak
‘imam’ beş yerde de çoğulu olan ‘eimme’ şeklinde olmak üzere toplam 12 defa
zikredilir.
1- Önder: İnsanlara yol
gösteren, hayra kılavuzlayan.
Bakara Suresinde İbrahim
(a.s.)’dan bahsedilirken Allah’ın onu bir takım kelimelerle/ emir ve yasaklarla
imtihan ettiği, onun da bunu başarıyla yerine getirdiği belirtildikten sonra
Yüce Allah’ın onu imam kılacağı belirtilir. Ayet şöyledir:
وَإِذِ
ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ
لِلنَّاسِ إِمَامًا
“Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemeden geçirmişti. O da
bunları tam olarak yerine getirince O zaman Allah İbrahim'e: “Seni şüphesiz
insanlara imam/ önder kılacağım” demişti.” (Bakar, 2/124)
Bu manada bütün peygamberler
aynı zamanda imamdırlar. Peygamberlere imam denilmesi, gönderildikleri topluma
veya bütün insanlara yol gösterdikleri için imam denilmiştir.
Nitekim Enbiya suresinde Hz.
İbrahim, Hz. Musa ve Lut (a.s.) gibi bazı peygamberlerden bahsedildikten sonra
73. Ayetinde:
وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا
إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ وَكَانُوا
لَنَا عَابِدِينَ (73)
“Biz onları
emrimiz gereği insanlara doğru yolu gösteren imamlar/önderler yaptık”
buyrulmuştur.
Bu manada imam, kendisine
uyulan ve kendisiyle doğru yol bulunan demektir.
Nitekim Hicr suresinin
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُبِينٍ
“Onlara hak
ettikleri ceayı verdik. Gerekten ikisi de/Lut kavminin sodom harabesi ile eyke
harabeleri açık yolda/göz önünde bulunuyor
İnsanları hakka hakikate
hidayete adalete ağıran önderler olduğu gibi batıla dalalete küfre ağıran
imamlar önderler de vardır. Nitekim kasas suresinde Firavun ve adamlarından
bahsedildikten sonra 41. Ayette
Ve cealnahüm eimmeten yedune
ilennar
“Bi onları öyle imamlar öyle
önderler yaptık ki kendilerine uyanları ateşe ağırırlar onları cehennem ateşine
götürecek iş ve hareketleri yapmaya davet ederler.”
Bunlar küfrün önderleri
elebaşlarıdır. Verdikleri sö de
durmalar anlaşmalarına riayet etmeler Müslümanlarla ve dinleriyle alay ederler.
Ve in nekesu eymanehüm ve
ahdehüm
Küfrün önderleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder