21 Ağustos 2018 Salı

74-ECDADINLA ÖVÜNMEYİ BIRAK-2



74-ECDADINLA ÖVÜNMEYİ BIRAK KENDİ AMELİNE BAK-2


Ebu Süfyan Mekke müşriklerinin reisi olup İslam’a açıkça cephe almıştı. Müşrikleri Müslümanlara kışkırtan, Uhud ve Hendek Savaşlarında müşriklerin başında bulunan şahıstı. Yirmi sene Hz. Peygamberin ve İslam’ın aleyhine çalıştıktan sonra Hicretin sekizinci yılında Mekke’nin fethinde Müslüman olmuştu. Hem de Mekke’nin fethi gününde ilk Müslüman olan o idi. Yıllarca islamam ve Müslümanlara düşmanlıkta başı çeken o olduğu gibi Mekke’nin fethinde islamam girmede başı çeken de o olmuştu. Diğer taraftan Mekkelilerin Müslümanlara karşı savaşa kalkmalarına mani olan da büyük ölçüde Ebu Süfyan olmuştur. O, Efendimiz yanında Müslüman olup geri dününce Ka’be’nin etrafında kendisini bekleyenlere şöyle hitabet etmiştir:

“- Ey Kureyşliler! İşte Muhammed karşı koyamayacağınız bir güçle geldi. Müslüman olun selamette kalın.”

Yüce Rabbim her şeye kadirdir.


Diğer müşrik reisler gibi Ebu Süfyan da övünmeyi çok seven bir kimse idi. Cahiliyye döneminde arkadaşı olduğu için onun bu özelliğini en iyi bilenlerden biri Peygamber Efendimizin amcası Hazreti Abbas idi.

Müslüman olması için onu Hz. Peygamberin huzuruna Abbas (r.a.) getirmişti. Ebu Süfyan Müslüman olunca Hz. Abbas Peygamber Efendimiz’e:

“- Ya Rasûlallah! Ebu Süfyan övünmeyi seven biridir, ona kavimi içeresinde övüneceği bir şey lütfet” dedim. Resulullah (s.a.v.):

“- Peki, kim Ebu Süfyan’ın evine sığınırsa o güvendedir, kim evinin kapısını kapatır içeride oturursa güvendedir, kim Mescide sığınırsa güvendedir” buyurarak Ona övünebileceği bir şey lütfetmişti. (İbn Hişam, s. 739)

Cahiliye Araplarında Bazen övünmenin dozu kaçırılır, olmadık şeylerle övünülürdü. Numan b. Beşir’in aşağıdaki övünmesini buna misal olarak zikredebiliriz:

“Kim bizimle şeref yarışı yapmaya kalkışabilir? Bizim topluluğumuz şereflidir, bizdendir Zülkarneyn de Hâtim de.

Ye’cûc (Çin) seddini biz yaptık, yükseldi bizim ellerimizle. O seddi yıkan oldu mu hiç?” (Çağrıcı, Kur’an’ın Geliş Ortamında Ahlâk ve İnsan İlişkileri, s. 53)

Şair Seyyit Vehbî’nin de dediği gibi; olgun insan malı ile, makamı ile, soyu sopu ile övünmez. :

Ne izz ü câh u neseble ne kesb-i mâl iledir

Fakat tefâhuru ehl-i dilin kemâl iledir.

Anlamı şöyle: “Gönül sahiplerinin övünmesi, ne makam, mevki, ne de soy sopla veya mal sahibi olmakladır. Onlar ancak olgunlukla, kemal sahibi olmakla övünürler.” (Ali Fuat Bilkan, Berceste, 148)

İnsanı değerli kılan şey makamı , mevkiî, mal ve mülkü olmadığı gibi kılık kıyafetide değil sahip olduğu insanî meziyetlerdir. Nitekim Şeyhulislam Yahya bu hususu manzum olarak pek güzel ifade etmiştir:

“Hırka vü tâç ile zâhid,-kerem et-, sıkleti ko

Âdeme cübbe vü destâr keramet mi verir.”

Anlamı şöyledir: “Zâhid cömertlik et, hırka ve taç gibi ağırlıklarını bırak! İnsana cübbe ve sarık keramet mi verir, onu değerli mi kılar? (Bilkan, s.152)

Konumuzu şu beyitle noktalayalım:

Ne mâl iledir, ne câh iledir.

Beyim! İnsanlık kemâl iledir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder