74-ECDADINLA ÖVÜNMEYİ BIRAK KENDİ AMELİNE BAK-2
Ebu Süfyan Mekke müşriklerinin reisi olup İslam’a
açıkça cephe almıştı. Müşrikleri Müslümanlara kışkırtan, Uhud ve Hendek
Savaşlarında müşriklerin başında bulunan şahıstı. Yirmi sene Hz. Peygamberin ve
İslam’ın aleyhine çalıştıktan sonra Hicretin sekizinci yılında Mekke’nin
fethinde Müslüman olmuştu. Hem de Mekke’nin fethi gününde ilk Müslüman olan o
idi. Yıllarca islamam ve Müslümanlara düşmanlıkta başı çeken o olduğu gibi Mekke’nin
fethinde islamam girmede başı çeken de o olmuştu. Diğer taraftan Mekkelilerin
Müslümanlara karşı savaşa kalkmalarına mani olan da büyük ölçüde Ebu Süfyan
olmuştur. O, Efendimiz yanında Müslüman olup geri dününce Ka’be’nin etrafında
kendisini bekleyenlere şöyle hitabet etmiştir:
“- Ey Kureyşliler! İşte Muhammed karşı
koyamayacağınız bir güçle geldi. Müslüman olun selamette kalın.”
Yüce Rabbim her şeye kadirdir.
Diğer müşrik reisler gibi Ebu Süfyan da
övünmeyi çok seven bir kimse idi. Cahiliyye döneminde arkadaşı olduğu için onun
bu özelliğini en iyi bilenlerden biri Peygamber Efendimizin amcası Hazreti
Abbas idi.
Müslüman olması için onu Hz. Peygamberin
huzuruna Abbas (r.a.) getirmişti. Ebu Süfyan Müslüman olunca Hz. Abbas
Peygamber Efendimiz’e:
“- Ya
Rasûlallah! Ebu Süfyan övünmeyi seven biridir, ona kavimi içeresinde övüneceği
bir şey lütfet” dedim. Resulullah (s.a.v.):
“- Peki,
kim Ebu Süfyan’ın evine sığınırsa o güvendedir, kim evinin kapısını kapatır
içeride oturursa güvendedir, kim Mescide sığınırsa güvendedir” buyurarak Ona
övünebileceği bir şey lütfetmişti. (İbn Hişam, s. 739)
Cahiliye Araplarında Bazen övünmenin dozu
kaçırılır, olmadık şeylerle övünülürdü. Numan b. Beşir’in aşağıdaki övünmesini
buna misal olarak zikredebiliriz:
“Kim bizimle şeref yarışı yapmaya kalkışabilir?
Bizim topluluğumuz şereflidir, bizdendir Zülkarneyn de Hâtim de.
Ye’cûc (Çin) seddini biz yaptık, yükseldi bizim
ellerimizle. O seddi yıkan oldu mu hiç?” (Çağrıcı, Kur’an’ın Geliş Ortamında
Ahlâk ve İnsan İlişkileri, s. 53)
Şair Seyyit Vehbî’nin de dediği gibi; olgun
insan malı ile, makamı ile, soyu sopu ile övünmez. :
Ne izz ü
câh u neseble ne kesb-i mâl iledir
Fakat
tefâhuru ehl-i dilin kemâl iledir.
Anlamı şöyle: “Gönül sahiplerinin övünmesi, ne
makam, mevki, ne de soy sopla veya mal sahibi olmakladır. Onlar ancak
olgunlukla, kemal sahibi olmakla övünürler.” (Ali Fuat Bilkan, Berceste, 148)
İnsanı değerli kılan şey makamı , mevkiî, mal
ve mülkü olmadığı gibi kılık kıyafetide değil sahip olduğu insanî
meziyetlerdir. Nitekim Şeyhulislam Yahya bu hususu manzum olarak pek güzel
ifade etmiştir:
“Hırka vü tâç ile zâhid,-kerem et-, sıkleti ko
Âdeme cübbe vü destâr keramet mi verir.”
Anlamı şöyledir: “Zâhid cömertlik et, hırka ve
taç gibi ağırlıklarını bırak! İnsana cübbe ve sarık keramet mi verir, onu
değerli mi kılar? (Bilkan, s.152)
Konumuzu şu beyitle noktalayalım:
Ne mâl iledir, ne câh iledir.
Beyim! İnsanlık kemâl iledir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder