73-ECDADINLA ÖVÜNMEYİ BIRAK KENDİ AMELİNE BAK-1
İslam dini gelmeden önce cahiliye dönemi
Araplarında kibir, gurur, kendini beğenme ve övünme duygusu hâkimdi.
Kabilelerin hatipleri ve şairleri vardı. Bunlar şiirleri ve hitabeleriyle kendi
kabilelerini diğer kabilelere karşı överlerdi. Bazen hayatta övecekleri ve
kendileriyle övünecek kimseleri kalmayınca mezarlıklara gidip oradaki
ölüleriyle övünürlerdi. Nitekim Tekâsür suresinde bu olay anlatılır. Tekasür, çokluk
yarışı, mal ve evlat çokluğu ile övünme demektir.
Ayet-i kerimede:
أَلْهَاكُمُ
التَّكَاثُرُ حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
“Çoklukla övünme yarışı
sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.” buyrulmuştur.
Kabirlerin ziyaret edilmesini üç şekilde izah
etmek mümkün:
Bir izaha göre;
mal ve evlat çokluğuyla övünme yarışı sizi o kadar oyaladı ki, hayattakilerle
yetinmediniz, kabirlere gidip ölülerinizi bile saydınız.
Nitekim nakledildiğine göre
Mekke'de Abdülmenaf oğulları ile Sehm oğulları hangilerinin adamları daha çok
diye çokluk yarışına girişmişler, her iki tarafın adamlarını da saymışlar,
Abdümenaf oğullarının adamları daha çok çıkmıştır. Sehm oğulları bunu kabul
etmemiş, mezardaki ölüleri de sayalım demiş, gidip mezardaki ölülerini
saymışlardır.
Bir diğer
izaha göre çokluk yarışı, mal ve evlat çokluğu ile övünme duygusu içinizde o
kadar yerleşmiş ki, ölüp kabirlere defnedilinceye kadar devam etmiştir.
Üçüncü bir izaha göre de Dünya
hayatının nimetlerinden olan mal ve neseb gibi maddi ve fani lezzetler sizi
asıl yapmanız gereken Allah’a itaatten ve yararlı işler yapmaktan alıkoydu, mezara
girip azabı görünceye kadar asıl görevinizi yapmadınız lüzumsuz şeylerle meşgul
oldunuz demektir.
Peygamber
Efendimiz Mekke’yi fethedince Kabe’de irad etmiş olduğu hutbenin bir bölümünde
cahiliye adetlerine temas ederek şöyle demiştir: “İyi biliniz ki bütün cahiliye
adetleri, bütün mal ve kan davaları bugün şu iki ayağının altındadır, yalnız
Kabe hizmeti ile hacılara su dağıtma işi bunlardan hariç. Ey Kureyş cemaati
Allah sizden cahiliye gururunu, babalarla, soylarla övünmeyi gidermiştir. Bütün
insanlar Adem'den, Adem de topraktan yaratılmıştır.” (Kamil, Miras, Tecrid, X,
313) buyurmuş, sonra Hucurât Suresinin 13. ayetini okumuştur ki meali şöyledir:
“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, birbirinizle
tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık, yoksa övünesiniz diye
değil. Çünkü sizin Allah katında en değerli ve en üstün olanınız en muttakıniz/
Allah’a karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getireninizdir. Allah sizin her
halinizi çok iyi bilir, yaptıklarınızdan da içinizden geçirdiklerinizden de
haberdardır.”
Peygamber
Efendimiz başka bir hadis-i şeriflerinde: “Men battae bihî amelühû lem yüsr’hu
nesebuhû: Kimi ameli geri bırakırsa nesebi/soyu onu ileri götüremez.”
buyurmuştur.
İman, salih
amel ve güzel ahlaktan yoksun olan kimseleri, mal ve mülkleri, makam ve
mevkileri de üstün ve değerli kılmaz. Onun için Peygamber Efendimiz “Allah size
değer vermek için sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz,
kalplerinize/niyetlerinize, ihlasınıza ve amellerinize bakar.” buyurmuştur.
Ünlü Divan
Şairi Nabi; ataları ve ecdadıyla durmadan övünüp duran şahsın sözüne ehil olan
kimselerin itibar etmeyeceğini, atalarına bakarak onun hakkında hüküm vermeyeceğini
aşağıdaki beytinde gayet güzel ifade etmiş:
Eb ü ceddiyle tefahür eden ebcedhanın
Ehl olan redd ü kabulüne verir mi ahkâm!?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder